top of page
Yazarın fotoğrafıMimar Mine Kavasoğulları

Ne? Mimarın Tersi Blog mu? Yok artık!

Biliyorum :)

Blog modası geçmişte kaldı ama çok da fıy fıy. Uzun uzun yazmayı sevdiğimi biliyorsunuz zaten. Ara ara burada Instagram'da yazdıklarımdan daha uzun, bazen de daha kişisel bilgiler bulacaksınız. Çünkü neden olmasın?

İlk blog postu biraz kişisel olsun mu? Olsun.

Ben mimar Mine Kavasoğulları. Annemden yaklaşık 13587 sefer dinlediğim hikayeye göre 1989 yılının Aralık ayında yağmurlu bir günde Kıbrıs'ta doğdum. Hatta doğumu yaptıracak olan doktor Dallas izlemekten az kalsın doğumu kaçıracakmış gibi bir takım gereksiz detaylara da hakimim. Neyse...





Dayım ve annem de mimar. Annem pek mimarlık yapmadı açıkçası. 10 sene filan yapmış sadece ama sonrasında o kadar nefretle anlattı ki o dönemleri bende bir merak uyandı.😬 Yıldız Teknik Üniversitesi'nde mimarlık kazandığımı söylediğimde yüzünde bir "Yapma beee!" ifadesi belirdi hatta. Hiç unutmam. 😂


Anlatmaya neredeyse Büyük Patlama'dan başladığımın farkındayım ama özetle mimarlık maceram 2006 yılında 16 yaşındayken Yıldız Teknik Üniversitesi'nde başladı. Okulun ilk üç yılı nereye savrulacağını bilmeyen minnoş bir yaprak gibi savruldum adeta. 😂 Çünkü mimarlık çok sıkıcı gelmişti bana ve notlarım da bok gibiydi. "Anaaaam. Canım anaaam. Keşke seni dinleseydim de buralaraa gelmeseydim." diye diye, bir yandan acaba okulu bırakıp tekrar sınava girip felsefe veya sosyoloji mi okusam diye düşüne düşüne geçti bu yıllar. Üçüncü sene Proje 5 dersini aldığımda ise mucize gibi bir şey oldu. Mimarlığın aslında sosyolojinin ayrılmaz bir parçası olduğunu anladım ve mesleğime aşık oldum.

Kağıda çizdiğiniz 2 adet çizgi gerçek hayatta bir yola dönüşebiliyor ve insanları o yola saptırabiliyorsunuz mesela. İşte ben ancak o projede bunu idrak edebilmiştim.


Mezun olup iş hayatına girince bir hayal kırıklığı daha patlak verdi. Bir bina yapmak o kadar da kolay değildi. Binlerce saçma kural vardı bi kere. Üstelik bu kuralları ilgili kişilere yeterince para verirseniz uygulamama şansına sahip oluyordunuz. Kuralları yerine getirdiğinizde bile rüşvetler vardı. Sırf dosyanız belediyede ilgili kişinin önüne gelsin diye sizden istenen paralar vardı. Bunları isteyenlerin yüzleri kızarmıyordu ama ben belediyeye her gideceğimde başım öne eğik, utana sıkıla giriyordum kapıdan. Müşteriniz rüşvet verecek kadar zengin değilse siz de başarısız bir mimar oluyordunuz çünkü işleri takip etmek çok zor oluyordu. Çok şükür arsız ve utanmazlara 1 TL bile yedirmeden bu defteri kapatmaya karar verdim.


O noktada ise (iç mimarlar bana kızacak ama n'olur kızmayın) iç mimarlığa olan ilgimi keşfettim. Mimarlık yaparken de Türkbükü'nde, Yalıkavak'ta vs. pek çok kişinin evinin tasarımını yaptıysam da en keyifli işlerimden biri eski eşimin açtığı Lokmata oldu. Sarının enerjisi ve güzelliği de o dönemde içime işledi zaten.💛


Sonrası mı?

Sonrası Mimarın Tersi! Hayatımda yaptığım en iyi şey.

Bir gün koltukta otururken "Ya ben bi sürü şey öğrendim. Niye bunları paylaşmıyorum?" diye düşündüm. 2018'in sonunda YouTube kanalı ve Instagram hesabı açtım. Birkaç ay gaza gelip bir sürü içerik paylaştıktan sonra araya birkaç iş girince postlar seyreldi ve hesap oldukça hareketsiz bir şekilde kaldı. Ta kiiiii 2019 Ekim ayında "Aaaa Mimarın Tersi diye bi hesap açmıştım ben" diyene kadar.😂 Zaten pek çoğunuz sonrasını biliyorsunuz. Mimari bilgilerimi, çocukluk anılarımı ve eğlenceli bulduğum her şeyi paylaştığım bir hesap oldu. Sizler de benim ailem oldunuz. Desteklediniz. Benimle beraber güldünüz. Eğlendiniz. Hepinize buradan da teşekkür ediyorum.


İlk postun sonuna hiç gelmeyeceğimi sanmış olabilirsiniz ama geldim. Hepinize mega öpücükler. Ya peki İbrahim Tatlıses'in Mega Aşk isimli albümü? MEGA AŞK! hsadjhsahjdas ilk gördüğümde 32 dakika gülmüştüm. Neyse bye!








0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page